31 Ekim 2009 Cumartesi

MEMLEKETE NASIL BAKILIR?


M. Emin UZMAN


Vali ve belediye başkanları için sınıf geçme sorusu: Yönettiğiniz kente nasıl bakarsınız?
a) Miras kalmış mal gibi
b) Kullan at mendil gibi
c) Çocuğunuz gibi
d) Baba yurdu gibi
e) Çocuklarımızın ve torunlarımızın emaneti gibi


Biz en doğru yanıtın sonuncusu olduğunu düşünenlerdeniz. Ünlü şair ve mimar Cengiz Bektaş “… bütün anıtlarımız, bu sokaklar gibi, bu alanlar gibi, bu kentler gibi sizin değil. Evler bile sizin değil! Hayır, şu anıt olanları söylemiyorum… İçinde oturduğunuz ev için söylüyorum; o bile sizin eviniz değil… Bırakın sizin olmasını, ‘ev’ bile değil çünkü… Siz ona eviniz gözüyle bakmıyorsunuz ki… Mal gözüyle bakıyorsunuz... “ diyor.


Valiler gider; başkanlar kalır.


Başkan Kara Osmaniyeli. Önceki başkan Çuhadar da Osmaniyeli idi. Ondan öncekiler de. Belki kökenleri Darendeli, Maraşlı olanlar da vardı, ama belediye başkanlarının hepsi Osmaniye’yi çocuklarını doğurdukları, büyüttükleri ölülerini gömdükleri ata değilse bile baba yurdu edinmişlerdir. Üstelik Osmaniyelilerin oyları ile seçilmiştirler ve her seçim döneminde Osmaniyeliye hesap vermek zorunda kalırlar. Başkanlığı devrettikten sonra da hemşerileri arasında yaşamak ve onların yüzüne bakmak zorundadırlar.


Valiler ve kaymakamlar böyle değildirler ve istisnalar kaideyi bozmaz, ama yönetici oldukları şehre memleketleri gibi bakmazlar. Osmaniye’nin 5. ve polis kökenli ilk valisi olan Sayın Cerrah, Konya Akşehirlidir. Ondan öncekilerin biri daha Konyalı, biri Çorumlu, biri Kocaelili, bir diğeri de Erzurumlu idi.


Çoğu valiler şehre ‘mal’ gibi bakarlar. Onu yükselme basamaklarında üstüne basacakları bir basamak olarak kullanırlar. Çoğunun prestij ve amirlerinin gözüne girme projeleri vardır ve öncelik memleket değil kendileridir. Ama ağızlarında bir ”memleket” lafıdır gider.


Nereden mi biliyorum: “Osmaniye’nin ilk valisi Karahan, prestij projesi olan Osmaniye Organize Sanayi Bölgesi’ni Osmaniye’nin yıl boyu en çok esen (hâkim) rüzgar yönüne yaparken; Kemelek, onun eserinin sınırlarını Toprakkale’ye ve Tüysüz Köyüne daha da yaklaştırıp orta ölçekli organize sanayi bölgesi olarak ruhsatlandırılmış olmasına rağmen içine üç adet ağır sanayi yatırımı yapılmasına izin verirken; yeni valimiz ise belki danışmanlarının ve il müdürlerinin yanlış bilgilendirmesinden ve iyi düşüncelerle Müze binamızı Ağız ve Diş Sağlığı merkezine devreden; müzenin bahçesini de tören alanı yapan imzaları atarken hiç içleri sızlamamıştır”.
Oysa Sayın Cerrah’ın, uzun yıllar çalıştığı, gerek Sivas’ta Dünya Mirası listesinde girmiş Divriği Ulu Camii, gerekse İstanbul Arkeoloji Müzesi görgüsüne sahip olduğunu düşünüyoruz. Sayın Cerrah’tan henüz kazılmamakla birlikte her yeri tarih kaynayan ve bu nedenle çok geniş bir müze binası ve bahçesine pek yakın tarihte gereksinim duyacak Osmaniye’nin müze binasını; koltuk derdindekilerin küçük ilçe şovenizmi oyunlarına kurban ettiğini anlamasını bekliyoruz. Sağlık binaları kentin her yerinde olabilir, ama kent müzeleri gayet özellikli, geniş bina ve geniş bahçeler gerektirirler. Göz önünde olmaları ile gerek yerli ve gerekse yabancı turistlerin ilgisini çekecek, merkezi yerlerde olmalıdırlar.


Osmaniye’nin, İstasyon Caddesinde Baro lokali olarak kullanılan bina dışında dönem filmi çekilecek kentsel mekânı ve peyzajı neredeyse kalmamıştır. Eski parkının ve eski valilik binalarının bulunduğu bahçe içindeki kamu dairelerinin bu bakış açısıyla da korunması, Cumhuriyetin orta dönemiyle, ilçe Osmaniye’sini temsil eden mimari ve yeşil alanlar olarak gelecek kuşaklara aktarılması gerekirken son yaşananlar, valiler için düşüncelerimi doğrular niteliktedir. Başkan Kara ise kendinden bekleneni maalesef henüz vermemiştir.


Eğer mahkemesi zaman aşımından düşmedi ise İl Özel İdaresi İşhanı yapmak için yıkılan Cebel-i Bereket vali lojmanı binasını İstanbul Arkeoloji Müzesi gibi Osmaniye Müzesinin tarihi bir giriş kapısı olarak kullanma şansını da Osmaniye, kamu vicdanında olsun henüz yitirmemiştir. Buna inanıyorum.

Hiç yorum yok: