16 Temmuz 2008 Çarşamba

Prof. Dr. Bilgin Derin'in yazısı

Ekoloji Profesörü Dr. Bilgin Derin'in 20 Haziran 2008 tarihli Evrensel Gazetesinde yayımlanan yazısını kendisinin izni ile yayımlıyoruz

Akdeniz’in Efes’i Kastabala Ören Yerine Çimento Fabrikası Kuruluyor.
OSMANİYE’YE NE KASTINIZ VAR?

Prof. Dr. Bilgin Derin, İnsan Ekolojisi Uzmanı

“Kendinden uzakta işlenmiş suçlara yanıp yakılan ama, bizzat kendi mahallesindeki suçlulara övgüler düzen bir adamı nasıl ciddiye alabilirim.”
Paul Feyerabend

Çok kısa bir tanımlama ile ekoloji canlılarla ve çevre ilişkisini inceleyen bilim demektir. Haydi Osmaniye Kesmeburun köyü bitişiğine, Kastabala Ören yeri ve Antik kenti harabeleri içine yapılması istenen Üniversal Çimento Fabrikası ile başta insan olmak üzere canlılar arasındaki ilişkilerini inceleyelim:

Bir İngiliz canlısı olan Lord Curzon’un, Lozan toplantılarında İngiltere’nin isteklerini kabul etmeyen İsmet Paşa’ya “Bugün bu red ettiklerinizi cebimize koyuyorum. Yarın geleceksiniz, yardım isteyeceksiniz. O zaman bu cebime koyduklarımdan her birini teker teker çıkarıp vereceğim size.” demesinden yaklaşık 85 yıl sonra Türkiye toprakları içindeki ilimiz Osmaniye’ye bir çimento fabrikası yapmak suretiyle 160 milyon dolar yatırımla yılda 106 milyon dolar kâr ederek 100 yıl sürecek fabrika ömründe bir koyup 66 kazanacak. Bu sömürge işini bölgemizin kültürel ve içinde insanımızın da olduğu doğal varlıklarını yok ederek yaparken; güya İngiliz sermaye anlaşılmasın ve Türk yasalarına uyulsun diye kârın % 35’ini de bir Türk ortağa verecekler. Türk canlısı ortak Mete Bülgün’ün adını internet teknolojisi ile araştırınca da karşımıza bir zamanların Galata Köprüsü’nü satan Sülün Osman’ı aratmayan kötü bir ticari sicil çıkıyor (bkz. http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2001/03/28/guncel/guncelprn2.html). Dağı taşı dinleyip suçlu avına çıkan devletimizin çimento fabrikamızın İngiliz ve Türk ortağını internet üzerinden bile araştırmaması ise ilginçlik üstü.

Peki bu işten iki ortak ve onların şirket yönetimlerini oluşturan 10-15 kişi dışında kalan canlılarının, örneğin Osmaniye’lilerin (en çok da adı geçen üç köyün) ve ülkemizin yararı ve kârı ne oluyor? Dürüst ve bu işten çıkarı olmayan bilim adamları bunun için vardırlar. İşte böyle bir bilim heyetince hazırlanan örnek bir fayda-maliyet araştırmasında; ne tesadüf Osmaniye’nin Adapazarılı adaşı İkizce-Osmaniye bölgesine yapılacak ve üretim kapasitesi bizimkine çok yakın (yıllık üretim kapasitesi bizimkinin yılda 2 milyon ton çimento, 1,5 milyon ton ham çimento (klinker); onların ki ise 2,4 milyon ton çimento ve 2 milyon ton klinker) olan bir çimento fabrikasının en iyimser senaryolarla sadece 20 yıllık kâr ve zarar karşılaştırmasına göre bölgeye faydasının dört katı zararı (maliyeti) olmaktadır. (bkz. http://kastabala80.blogspot.com/2008/06/adapazarnda-kurulacak-imento-fabrikas.html. Fabrikanın Çevre Bakanlığı’nca onaylanmış ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporuna göre fabrikanın günde üç vardiya çalışacağı ve yıllık kârının 106 milyon dolar olacağı söylenmektedir. Ancak uygulamada hiçbir zaman fabrikaların üç vardiya çalıştığı görülmemektedir. Bu durumda fabrikanın yıllık geliri 35,3 milyon dolar olur. Devlet bütçesine vergi indirimleri, ilk beş yıl teşvikler vb sonrasında % 20 kurumlar vergisi ile yaklaşık yılda 7.1 dolar girebilir. Ortaklarına söz konusu kârın tamamını dağıtırsa % 20 stopaj ve % 18 KDV gelirleri ile en üst fayda miktarı 21 milyon dolar olabilir. Buna işçi ücretleri ve buradan yaratılacak katma değer v.b. eklenerek 40-50 milyon dolarlık bir faydaya ulaşılır. Ancak yukarıdaki çevre maliyeti analizinde de görüleceği gibi fabrika bu faydanın 4 katı daha fazla bir maliyete (zarara) yol açmaktadır.

Oysa, 2005 yılı istatistiklerine göre Efes Antik kenti ve müzesini 363 bin kişi gezmiştir. 2008 fiatları ile bir kişi 12 YTL (ören yeri ve müze) giriş ücreti ödemektedir (bkz. http://www.arkitera.com/v1/haberler/2005/01/29/topkapi2.htm). Yılda sadece ören yerinin doğrudan devlet bütçesine giden geliri 4,4 milyon YTL’dir. Akdeniz’in Efes’i kapasitesindeki Kastabala’sı da yapılacak kazılar sonucunda sağlayacağı temiz faydası (çevre maliyeti yaratmayan) sadece müze ücretleri üzerinden bu kadardır. Yörede hizmet sektörü, el sanatları ve çevresindeki Haruniye kaplıcaları gibi günlük yedi bin banyo kapasitesindeki çevre turizm olanakları ve yayla turizmi canlanması ile Osmaniye ve çevresine, çimento fabrikasının getireceği söylenen yararla yarışacak miktarda yarar; hem bir kişinin ya da şirket ortaklarının cebine değil, çiftçisinden kilim dokuyan sanatkarına; lokantacısından dolmuş şöförüne kadar yöre insanına ve ülkemize daha eşitlikçi dağılan bir fayda sağlayacak; hem de bu toprakların ürettiği malların satılması sonucu elde edilen kazanç İngilizlere değil bu ülkenin ve Çukurova’nın kara yağız mert insanlarını cebine gidecektir.

Geriye şu soruların yanıtlarını aramak kalmaktadır?

Bu durumdan Osmaniye’nin yetiştirdiği milliyetçi devlet büyüğünün haberi var mıdır?

Karatepe Milli Parkı ve ormanlarını, Kastabala ören yerini, Kırmıtlı Kuş Cenneti’ni, İskenderun içme suyunu ve en çok Bahçe, Kazmaca ve Kesmeburun köylerini kirletecek bu İngiliz yatırımına İngiliz Prensi Philip’in başkanı olduğu Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) tepkisi nedir?

Osmaniye Kastabala Çimento Fabrikası bu kadar yararlı idi de “Fabrikanın kurulma yerini protesto etmek için ören yerinde yapılmak istenen uçurtma şenliğine gelenler” jandarma ve İl Kültür Müdürlüğü’nce neden engellendi?

ÇED raporunu onaylayan İl Çevre ve Kültür ve Sağlık Müdürleri, ören yerine ve köy yerleşiminin içine birinci sınıf kirletici fabrika yapılmasına izin vermenin suç olduğunu bilmiyorlar mı?
Ya rüzgar? Fabrikanın güney-batı yönünden yıl boyu en çok esen (hâkim) rüzgarı nereye esiyor? Kesmeburun ve Kazmaca’lı solgun bir halk çocukları ilköğretim okulunun akciğerine mi yoksa?

Hiç yorum yok: