31 Ekim 2009 Cumartesi

ÇEVRE SORUNLARIMIZ

Halil ÇELİKKIRAN


Yaklaşık iki yılı bulan bir uğraş sonunda, biz çevre dostlarının haklılığı mahkeme kararı ile onaylanmış; Adana 2. İdare Mahkemesi, Kesmeburun bitişiğine ve Kastabala Antik Kenti üzerine yapılmak üzere büyük ortağı bir İspanyol holdingi olan Üniversal Çimento A.Ş. adına alınan çimento fabrikası ÇED uygundur raporunun “yürütmesini” durdurarak fabrikanın yapımını durdurmuştur.


Mahkemenin atadığı bilirkişiler:
Çimento fabrikasının yapılması halinde “Tarım alanlarına, bitki örtüsüne ve türlerine, yöredeki yeraltı ve yer üstü su kaynaklarına, dolayısıyla sulak alanlara ve sulak alan ekosistemi ile yağış ve su döngüsü üzerine olumsuz etki yapacağı;
IV. Sınıf sulu tarım arazi üzerine kurulacağı; arazinin geçirgen olması ve sulak alanların beslenim alanlarında yer alması nedeniyle su döngüsünü olumsuz yönde etkileyeceği; dolayısıyla zararın telafisinin güç olacağı; Çimento fabrikası kurulacak olan yerin tarım alanları, yerleşim yerleri ve tarihi “Kastabala Vadisi” içinde kalması nedeniyle tesis aşamasında ve işletme durumunda çevreye olumsuz zararlar vereceği; tüm bu yönleri dikkate alındığında seçilen yerin uygun olmadığı kanaatine” varmışlardır.


Mahkeme heyeti de;
“Bu durumda, bilirkişi raporları ile dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, Osmaniye İli, Kesmeburun Köyü, Akyatan mevkii civarında yapılması planlanan “Entegre Çimento Fabrikası proje için Çevresel etki değerlendirme Olumlu Kararı” verilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığına;
Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğurabileceğinden 2577 Sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına, 19.08.2009 tarihinde oybirliği ile karar” vermiştir.


Biz bir yandan bunlarla uğraşırken, Erzin’in altındaki “Burnaz” sahiline dört tane termik santral kurulması girişimi ortaya çıktı.


Düşünün! Yan yana dört santral! Her birinde saatte 600 ton (altı yüz ton) kömür yanacak. Bir saatte toplam olarak 2 bin 400 ton kömür eder. Osmaniye’nin rüzgârı da genellikle Burnaz yönünden eser. Kömürün yanması sonucu çıkacak toz halindeki radyoaktif küller, karbondioksit, karbon monoksit ile kükürt dioksit gazları üstümüze gelecek. Biz bu tozları ve gazları soluyacağız. Bu gazlar yağmur ve çiğ tanelerine değince sülfürik asit, nitrik asit olur. Asit yağmurları üstümüze yağacak. Yeraltı ve yerüstü sularımız kullanılamaz olacak. Astım vb. üst solunum yolları hastalıkları ve kanserler artacak. Ne için bütün bunlar? Bu santraları kuracak şirketlerin büyük ortakları da yabancı şirketler. Deniz kıyısına yapılmasının nedeni de; kömürün yabancı ülkelerden, deniz yoluyla gelecek olması. Bir de bu santralleri iş sahası diye sunmazlar mı? En çok da o zorumuza gidiyor. Üç beş yüz kişi iş bulacak diye binlerce insanın geleceği ile oynuyorlar. Bu ortamda sağlıklı yaşanır mı? Sağlıklı bir nesil yetişir mi?


Samandağ (Hatay) yöresinde rüzgâr santralleri kuruluyor. O yörenin rüzgârı düzenli olduğundan, rüzgâr santralı kurmak isteyen şirketler yer tahsisi istiyor. Hükümet onlara hazine arazilerini gösteriyor. Hazine arazilerinin bir bölümü yöre halkı tarafından yıllardır tarla, bahçe ve sera yeri olarak kullanılıyor. Tapuları yok. Şimdi bu insanlar kullandıkları arazilerin ellerinden gideceğini düşünerek rüzgâr santrallerine karşı çıkıyor. Araziyi kullananlar da en son sırada. En önde de onların oyuna göz dikmiş olan siyasetçiler var. Hâlbuki rüzgâr santralleri kurulduktan sonra, dibine kadar, yanındaki-yöresindeki arazi kullanılabilir. Hiçbir sorun olmaz.


Toprağımıza, havamıza, suyumuza sahip çıkalım. Bunlara sahip çıkmayanın bu topraklarda yaşamaya da hakkı yoktur. Hoş kalın, sağlıklı kalın.

Hiç yorum yok: