15 Aralık 2008 Pazartesi

BASIN AÇIKLAMASI


Çimento Fabrikasına Karşı Osmaniye Kastabala Platformu
Basın Açıklaması

Sevgili hemşerilerimiz,

Bildiğiniz gibi “Çimento Fabrikasına Karşı Osmaniye-Kastabala Platformu” olarak Kesmeburun Köyü bitişiğine ve Kastabala Antik Kenti kalıntıları üzerine Üniversal Çimento tarafından yapılması düşünülen çimento fabrikasının uyduruk ÇED raporunun iptali için Adana 2. İdare Mahkemesine iptal davası açmıştık.

Çünkü bu çimento fabrikası yapılırsa; yılda 204 301 ton kömür yakılacak; En az 5000 yıllık geçmişi olan Akdeniz Bölgesi’nin EFES Harabeleri olma kapasitesindeki Kutsal Hierapolis Kastabala Antik kentinin geri dönmemek üzere kaybedilmesi nedenli manevi ve turistik maddi kayıplar olacak; Yer altı sularımız kirlenecek; Bölgede yetişen ürünlerin satış fiatlarında düşüş olacak; Fabrikanın baca gazı ve toz emisyonları nedeniyle hava kirliliğinin getirdiği insan, hayvan ve bitki sağlığı zararları olacak; Asit yağmurlarındaki artışın getirdiği tarımsal kayıplar olacak; Tarımsal Arazi ve gayri menkul fiyatlarında düşüş olacak!

Mahkeme bizlerden 4.500 YTL bilirkişi ücreti talep etmişti. Aşağıda adı geçen gönüllülerin katkılarıyla bu para kısa sürede toplanarak süresi içinde ilgili hesaba yatırıldı.
Bilirkişi ücreti için katkıda bulunan;
Arif - Hasan Keskiner, Fehmi Kahraman, İntikam Babaoğlu, Doğa Derneği, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Çalışanları, Sabriye-Sinan Demirci, Umur Gürsoy, Fahri Ünal, Halil Çelikkıran, Münir Keskiner, Adsız Teyze, Turgut Sır, Mehmet Kaya, Güner Dinçer, Halet Çambel, Murat Akman, İsmail Benli, Ali Murtaza Doğan, İrfan Erdem, Hilmi Çamurdan, Adnan Şahin Karamustafalıoğlu, Emine Sofuoğlu, Hasan Göktekin, Kürşat Ekim, Ali Erdoğdu, Fahri Küçük, Salih Seyhanlı, Mahmut İmadoğlu, Muharrem Erdoğdu, Şevket Geldi, Hakkı Şenyiğit, Namık Şenyiğit, Savaş Seyhanlı, Özdoğan Poyraz, İbrahim Karayiğit, Cilasun Karakurum ve Metin Önal’a platform adına teşekkürlerimizi iletiyoruz.

Üniversal Çimento temsilcilerinin yeni bir yer arayışı içinde olduklarını duyuyoruz. Tarım arazilerimizi, sulak alanlarımızı ve insan sağlığını etkileyecek bir yer seçmeleri durumunda bizi yine karşılarında bulacaklardır. Kirli teknolojilerine ülkemizin ihtiyacı yoktur.

Platform adına
Halil Çelikkıran

Yeni Dokümanlar Mahkeme Yolunda


Çimento Fabrikasına Karşı Osmaniye Kastabala Platformunun son çalışma toplantısında alınan karar gereği yollanmasına karar verilen 235 sayfa doküman, mahkemenin üç yargıcı için üç ayrı kopya dosya halinde Adana İdare Mahkemesine verilmek üzere gönüllü avukat grubumuzdan en çok emeği geçen sevgili Yeşim Dağgeçen'e (Tarsus) gönderildi.
Kendisine platformumuz adına bir kez daha teşekkürü borç biliyoruz.
Dokümanlar bugüne kadar yerel ve ulusal basında çıkmış bazı haberlerimiz, köşe yazarlarının ve dergi yazılarından ve son bilimsel rapor ve bilimsel yayınlar ve belgelerden oluşuyor.

Umur Gürsoy
Platform Propaganda sekreteri

9 Aralık 2008 Salı

OSMANİYE TANITIM DERNEĞİ'NDEN KASTABALA'NIN KORUNMASI İÇİN MÜZE MÜDÜRÜ ATANMASI İSTEĞİ

Osmaniye'de yayımlanan Haftalık Cebelibereket Gazetesi'nin 04-10 Aralık 2008 tarihli sayısındaki "Müze Müdürü Nerede?" başlıklı haberde "Osmaniye Tanıtım Derneği'nin Osmaniye Müze Müdürü'nün atanması ile ilgili yaptığı çalışmaları dosya halinde Kültür ve Turizm Bakanlığına verilmek üzere Osmaniye Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne teslim ettiği" belirtildi.
Haberde Dernek Başkanı Ömer Bahçeci: "Kaleler şehri Osmaniye'nin her köşesinde farklı tarihe ev sahipliği yapmış kaleler, ören yerleri, mozaik alanları, höyükler bulunduğu; bu tarihi değerlerimizin hak ettiği duruma gelebilmesi ve tarihi eser kaçakçılığının önlenmesi için Osmaniye'ye müze müdür atanması gerektiği istendi. Açıklamada, müze binasının hazır olduğu belirtildi ve Gaziantep Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nün Osmaniye Kastabala'daki arkeolojik kazı çalışmalarına 125 000 YTL bütçe ayırdığını, bu konu ile ilgili olarak ta Osmaniye il encümeni üyelerimizin gerekli hassasiyeti göstererek ilk adımları atması ve Osmaniye'deki siyasi partilerin de konuya gerekli ilgiyi duyması istendi.

Halet Çambel'e Karatepe Açık Hava Müzesi'nde Teşekkür Ziyareti

Çimento Fabrikasına Karşı Osmaniye-Kastabala Platformu'ndan bir heyet Kurban Bayramı öncesinde Arkeolog Prof. Dr. Halet Çambel ve yardımcısı Arkeolog restoratör Murat Akman'ı Osmaniye-Karatepe Açık Hava Müzesi Kazıevi'nde ziyaret ederek "Çimento Fabrikasına Karşı Osmaniye-Kastabala Platformu"na verdikleri maddi ve manevi destek için platformun teşekkürünü ilettiler.


Arkeolog Halet Çambel ile Murat Akman da, Kastabala Antik kentinin çimento fabrikası tehditinden kurtuluncaya dek mücadeleye destek vereceklerini; daha sonra da Kastabala Antik Kentinin kazı çalışmalarının başlatılması çabasında da platforma destek olmaya devam edeceklerini belirttiler.

Bilirkişi Ücretini Topladık ve Ödedik






















Kurban Bayramı öncesine gelen 3 Aralık 2008 Çarşamba günü Prof. Dr. Halet Çambel katılımlı platform toplantısında Adana İdare Mahkemesinde açtığımız, Çimento Fabrikasının ÇED olumlu Raporunun iptali ve yürütmesinin durdurulması istemli davada mahkemenin tarafımızdan isteği 4500 YTL bilirkişi ücretini fazlasıyla topladık ve davacı arkadaşlarımızı temsilen Sayın Metin Önal parayı 5 Aralık 2008 Cuma günü bizzat Adana'ya götürüp mahkemeye ödedi. Pek çok gerçek dostu sahtesinden ayırmamıza da yarayan salmamıza destek olan kişi ve kurumlara çok çok teşekkür ederiz.
Halet Hoca'nın yüzü bakın, nasıl gülüyor. İçimiz rahat olsun.







OKTAY EKİNCİ YAZILARI

(Cumhuriyet Gazeteleri ve http://www.osmaniyearkeolojikmiras.com/oktayekinci.html adresinden alıntılanmıştır)

07.03.2008

Antik kente çimento fabrikası

Atatürk'ün arkadaşı Hasan Cemil Bey'in 1916 doğumlu kızı, dünyaca ünlü arkeoloğumuz Prof. Halet Çambel, tarihin kurtarılması için haftalardır gece gündüz çırpınıyor...
Türkiye'yi betonlaştıran "betonarme" düşkünlüğü, kentlerden ve kıyılardan sonra yaylalara, ormanlara ve dağlara da "çimento" yetiştirebilmek için eşsiz koruma alanlarına bile fabrikalar sıralıyor...
Fethiye' nin cennet beldesi Üzümlü 'deki ormanlık "yörük obalar" ına göz diken; Muğla 'nın Yatağan-Bayır bölgesindeki bereketli topraklarında hazırlığı süren; Karacabey 'in çevre düzeni planındaki "1. derece tarım alanı" nda bile "plan değişikliği" yaptırabilen; dahası Trakya' daki yeraltı sularını koruma havzalarına inşa edilmek istenen çimento fabrikaları, son aylarda ortaya çıkanlardan bazıları...
"Betonlaşma pazarı" nın böylesine doğa düşmanı yer seçimlerine şimdi de "antik kentler" imiz eklendi. Osmaniye ilinde "kutsal şehir" olarak anılan 2500 yıllık "Hierapolis Kastabala" yerleşim alanını ve Kırmıtlı Kuş Cenneti' ni hem arsa hem de "hammadde" olarak kullanmaya aday bir çimento fabrikası için, tam 15 ayrı kamu kurumu "ön izin onayı" vermiş bile!
Tarihsel alanda öncelikle "görüş" ünün alınması gereken Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu' na ise haber bile verilmezken, 600 sayfalık ÇED raporunda herkesin bildiği Kastabala'dan tek bir satır söz edilmiyor...
"Osmaniye kalkınma projesi" denilmesine rağmen yüzde 65 yabancı sermayeli Universal Çimento AŞ'ye ait fabrikanın, Kastabala kentinin bir kısmıyla antik mezarlığının bulunduğu Kesmeburun tepesine inşa edileceği, aynı ÇED raporunu hazırlayanların ve onaylayanların umurlarında değil...

Halet Çambel'in girişimi

İşte böylesine "gerçekleri gizleyen" belgelerle yapılacak fabrikayı durdurabilmek için, bölgedeki Karatepe-Aslantaş kazılarının "yarım asır" dır başkanlığını sürdüren, dünyaca ünlü arkeoloğumuz Prof. Halet Çambel, aynı kazıdan arkeolog Murat Akman' la birlikte kolları sıvadı.
İlk görüşmeyi 21 Şubat'ta valiyle yaptıklarında, aldıkları yanıt: "Yasal izinler tamam, yapılacak bir şey yok, ancak görüşü sorulmayan Adana Koruma Kurulu'na başvuru yapılabilir..." şeklindeydi.
Ardından Karatepe'ye gelen Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü yetkilileri de aynı tavsiyede bulununca, 26 Şubat'ta Adana Koruma Kurulu'na dilekçe verdiler. Çambel'le birlikte Karatepe-Aslantaş Koruma Derneği, Osmaniye'deki Çukurova Doğa Derneği ve İstanbul'daki Arkeologlar Derneği de Kastabala'nın acele korumaya alınmasını istediler. Bu başvurular üzerine konuyu hemen genel müdürlüğüne ileten kurul müdürlüğü, bölgede yapılacak incelemelere bağlı kesin kararlar üretilmeden, alana hiçbir müdahalede bulunulmaması gerektiğini vurguladı.
Aynı süreçte Adana Barosu ise tarihsel bir alanda, koruma mevzuatı gereği kurulca inceleme ve değerlendirme yapılmadan verilen fabrika izinlerinin iptali için dava açma hazırlığını başlattı.
Sit ve 'tahribat alanı'!
Aynı zamanda Ağa Han Mimarlık Ödülü alan 1910 doğumlu Nail Çakırhan 'ın eşi ve Atatürk 'ün yakın arkadaşlarından Hasan Cemil Bey 'in (Çambel) kızı olan 1916 doğumlu ve ilk kadın milli "eskrim" sporcumuz arkeolog Prof. Halet Çambel diyor ki: "Bölgede inceleme gezisi de yaptık. Her tarafta antik kalıntılar var. O izinleri verenler de tarihin varlığını bildikleri halde Koruma Kurulu'na sormadan fabrikayı nasıl onaylarlar?"
Kastabala'nın kalesi, surları, 5000 kişilik tiyatrosu, stadyumu, tapınakları, hamamları, kaya mezarlarıyla Anadolu'daki en önemli antik kentler arasında bulunduğunu anımsatan Çambel, fabrikanın sadece inşaat sırasında değil, üretim sürecinde de çevredeki sitlerde tahribat yaratacağını şöyle özetliyor: "Çimento için gerekli kil, taş gibi doğal malzemeleri, Kırmıtlı Kuş Cenneti ve doğal alan ilan edilen alandan, Hemite Kalesi ve Bahçe köyüne kadar uzanan bölgeden almayı öngörüyorlar. Malzemenin nakli için de ağır vasıtaların geçeceği yol sit alanından ve kentin içinden planlanıyor..."
Bakalım, sadece Kastabala'ya değil, ülkemizin yaşayan en birikimli ve en çalışkan arkeoloğu, Cumhuriyetle yaşıt ulusal gurur kaynağımız ve dünya arkeolojisinin en tanınmış isimlerinden, hocaların hocası Halet Çambel'in bu "direnişi" ne de gereken "saygı" gösterilecek mi?

04.04.2008

İktidardakiler bir adım geri atmazken imar ve çevre yağmasında da 'daha ileri' adımlar atıyorlar

'Kapatma' talanı hızlandırdı

AKP'nin kapatılması davasıyla birlikte ülke gündemi "siyasal gelecek" te kilitlenirken, "çevrenin geleceğini karartan" uygulamalarda belirgin bir artış var. İktidar ve yandaşlarının "demokrasiden ve hukuktan" söz ettikleri hemen her gün, aynı zamanda yine demokrasiyi ve hukuku yok sayan "yağma yasaları" ardı ardına yürürlüğe giriyor.
Cumhurbaşkanı'nın da onca yoğunluğuna rağmen "hemen inceleyerek (!) onayladığı" son yasalar arasında, önceki izinleri iptal edilmiş ABD'li Cargill tesislerini "kurtarma" düzenlemesi de var.

YAĞMA SEFERBERLİĞİ

AKP bir yandan "savunma" sını hazırlarken bir yandan da imar yağmasını ve ayrıcalıklı yapılaşma izinlerini hızlandıracak düzenlemeler için adeta "seferberlik" ilan etmişe benziyor... Başbakan'ın aynı dava için söylediği "Kazanan Türkiye olsun" dileğinin ise ülke zenginliklerini daha fazla talana açan bu seferberlikle asla gerçekleşemeyeceğini ne anımsatan var ne de önemseyen...
Oysa STK'lerin gerilimi düşürmek için önerdiği "Herkes bir adım geri atsın" önerisini reddeden AKP, ranta dönük imar politikasında da sanki "on adım ileri" ye fırlar durumda... Bunun aynı zamanda demokrasi ve hukuk yoksunu bir "soygun ekonomisi" ni daha da egemen kılması bile kimi demokrasi yanlılarınca hala "yüzde 47'nin demokratik hakkı" sayılabiliyor...
İşte, özellikle kapatma davasıyla hızlıca devreye sokulan kimi örnekler;

CARGILL KIYAĞI

Başkan Bush 'un Başbakan'a "özel rica" sı olduğu söylenen ABD'li Cargill fabrikası için son kurtarma yasası Çankaya'dan da onay aldı.
İznik Gölü kenarındaki tarım alanlarına hukuk dışı imar planlarıyla izin verilmesi üzerine duyarlı sivil kuruluşlarca açılan davalar kazanılınca, hükümetin ilk "tarım affı" 2004'te çıktı. Bu düzenleme de yargıdan dönünce 2006 Şubat'ında aynı amaçlı yasa çıkarıldı.
Önceki Cumhurbaşkanı Sezer' in vetosuna rağmen TBMM'de aynen onaylanarak yürürlüğe giren Cargill yasası, bu kez de Şubat 2007'de Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmişti...
Bütün bunlara rağmen "vazgeçilemeyen" yasa inadının son düzenlemesi ise Cumhurbaşkanı'nın onaylamasıyla birlikte, "kapatma davası süreci" nde iktidarın "savunma" bile yapmayacağı bir çevre suçu olarak anılacak.

ORMANLARA 'ÇALIM'

Anayasa Mahkemesi'nin ormanları turizm tesislerine "daha rahat" dağıtmayı düzenleyen yasayı iptal etmesi üzerine, geçenlerde TBMM'ye gönderilen yeni tasarıda, aynı uygulamanın bu kez "Kültür ve Turizm Bakanlığı aracılığıyla sürdürülmesi" amaçlanıyor.
Orman Bakanlığı'nın anayasal görevi "ormanları korumak" olduğu için hukuk engeline takılan ilk düzenleme, aynı ormanların Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredilmesini, böylece tahsis uygulamalarının da bu bakanlıkça yapılmasını sağlayacak şekilde değiştirildi.
Bu yöntemle yine yüksek yargının daha önce geçersiz saydığı "Hazine ve orman arazilerinin yatırımcılara tahsis amaçlı devredilmesi" uygulaması yeniden başlayacak. Dahası, aynı tahsisler artık "yerli ortağı olmayan yabancı şirketlere" de yapılabilecek.

ÇİMENTO FURYASI

Yine son zamanlarda ülkenin hemen her bölgesinde artış gösteren çevre düşmanı uygulamalardan "çimento fabrikaları" ndaki yer seçimleri ise hukuk tanımazlığın son yaygın örnekleri...
Karacabey çevre düzeni planlarında "tarımsal alan ve sit bölgeleri" olarak korunan Uluabat Gölü' nün etkilenme havzasındaki fabrika girişimleri; Muğla' nın Bayır beldesindeki ormanlarla çevrili alanda hazırlıkları süren tesisler; Fethiye 'deki Yörük obalarından Üzümlü yaylalarına göz koyan çimento fabrikası, hükümetten tam destek görüyor.
Dünyaca ünlü arkeoloğumuz ve Atatürk' ün isteğiyle eğitimini yurtdışında yapmış Prof. Halet Çambel 'in, yarım yüzyılı aşkındır kazı yaptığı bölgedeki Osmaniye ilinde bulunan antik Kastabala kenti üzerinde izin verilen fabrikaya karşı mücadelesini de iktidar umursamıyor bile... Sözün kısası, ilerleyen günlerde başka örneklerini de vereceğimiz tüm bu talan uygulamaları, AKP'nin kapatma davasıyla birlikte giderek daha fazla hızlanıyor. Acaba, iktidar partilerinin hiç değilse kendileriyle ilgili bu tür davalar süresince doğadan, kıyılardan, ormanlardan elini çekmesini sağlayacak bir anayasa düzenlemesi de yapılamaz mı?

11.09.2008

Kastabala "çimento"lanmayacak

Arkeoloji ve Sanat dergisi Ağustos-2008 sayısında Kastabala'yı kapak yaparak Prof. Halet Çambel ve Doç. Dr. Murat Akman'ın makalelerine geniş yer ayırdı. (1) Fabrika için hazırlanan "sipariş" ÇED raporunda antik kentin bu görkemli varlığı gizlenerek "Proje alanında arkeolojik miras yoktur" deniliyor.
Cumhuriyet- "AB'nin dışladığı çevre suçlusu çimento fabrikaları, Avrupa'nın da gereksinmesini karşılamak üzere Türkiye'ye göz diktiler..."
Başlangıçta "abartılı" sanılan bu sözün ne denli "gerçek" olduğu günbegün ortaya çıkıyor. Yeni fabrikaların doğa ve kültür değerlerini barındıran "imarsız" alanlarda, yani inşaatın en az olduğu yerlerde kurulmaları da amaçlarının o yöreye hizmet olmadığını gösteriyor.
Örneğin, Kırklareli'nde izin verilen çimento fabrikası, Trakya planlarında korunması gerekli tarımsal arazilerin tam ortasında!
Yatağan'da gündeme gelen fabrika, Termik Santral'a karşı bir ölçüde korunabilen ormanlık alana göz dikmiş.
Fethiye'nin Yeşilüzümlü yaylalarını seçen çimento fabrikası ve kireç tesisleri de Yörük obalarıyla birlikte verimli zeytinlikleri tehdit ediyor.
Karacabey'de çimento fabrikası için çevre düzeni planındaki tarımsal arazi kararı değiştirildi.
Giderek çoğalan bu örneklere şimdi de Osmaniye'deki antik "Kastabala" kentinin "tahsis" edildiği çimento fabrikası eklendi. Sözde uzmanlarca hazırlanan "sipariş" ÇED raporunda tarih yok sayılarak bilim adına skandal yaşanırken fabrika arazisindeki 2000 yıllık yerleşim izlerine rağmen aynen şu ifade yer alıyor: "Proje alanı ve yakın çevresinde arkeolojik miras bulunmamaktadır..."

Prof. Çambel'in çağrısı

Anadolu tarihinin "evrensel" değerdeki uygarlık merkezlerinden kutsal "Hierapolis-Kastabala" kentine çimento fabrikası kurulmasına ilk tepkiyi, yöredeki Hitit kültürünün ortaya çıkarıldığı Karatepe kazılarını 50 yıldır yöneten Prof. Halet Çambel gösterdi.
Atatürk'ün isteğiyle yurtdışında arkeoloji öğrenimi gördükten sonra İstanbul Üniversitesi'ndeki "prehistorya" bölümünü ülkeye armağan eden 92 yaşındaki Prof. Çambel, geçen ilkbaharda görevine gittiğinde Kastabala üzerindeki kara bulutları da fark etti.
Fabrikanın antik kent üzerinde planlandığını öğrenince başta kaymakamlık, valilik ve bakanlık olmak üzere kamu kurumlarını ve bölgedeki sivil toplum kuruluşlarını haberdar eden Prof. Çambel, ilgili tüm kesimlere "kültürel cinayetin önlenmesi" çağrısında bulundu.

Osmaniye platformu

Arkeoloji dünyamızın bu en birikimli hocasından yükselen "feryat" üzerine harekete geçen Osmaniye ve Adana'daki duyarlı kuruluşlar, yaklaşık 6 aydır "kesintisiz" bir mücadele içindeler. Peyzaj Mimarları Odası Adana Şubesi, yüzde 65 hissesi yabancı sermayeye ait tarih düşmanı fabrikayı engellemeye kararlı olduklarını açıklayarak diyor ki: "Kastabala sahipsiz değil, Prof. Halet Çambel yalnız kalmayacak..."
Aynı süreçte "Çimento Fabrikasına Karşı Kastabala Forumu"nu oluşturan Osmaniye ve Adana'daki meslek odalarıyla sivil kuruluşlar da bu örgütlenmeden rahatsız olan çimento lobisi ve siyasetçiler hakkında şunları söylüyorlar:
"Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki biz sussak tarih susmayacak, tarih sussa hakikat susmayacak" Amanoslar'ın (Gavur-Nur Dağları'nın) kuzey eteklerinde bölgenin ayakta kalmış en güzel amfi tiyatrosunun da bulunduğu tarihi ve kültürel mirasımızın içine; Çukurova'nın Efes'i olmaya aday antik Kastabala üzerine çimento fabrikasını yapmak isteyenlere karşı kurduğumuz mücadele platformu sonuna kadar direnecektir..."

Aydınların önderliği

Yaşar Kemal'in de öncü desteğiyle oluşan platformun geçenlerde başlattığı imza kampanyası ise ülkemizin tanınmış aydın ve bilim insanlarının da katılımıyla kısa sürede binlerce tarih dostunu kucaklayıverdi.
Sinema yönetmenleri Zeki Ökten ve Sunar Kural Aytuna, sinema oyuncuları Tarık Akan, Rutkay Aziz, Nur Sürer, Bülent Kayabaş, Menderes Samancılar, Çetin Öner, Taner Barlas, yazar ve mimar Aydın Boysan ve Ülkü Ayvaz'ın yanı sıra ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, sümerolog Dr. Muazzez İlmiye Çığ, Prof. Dr. Coşkun Özdemir, Prof. Dr. Aydın Aytuna, Prof. Dr. Güven Arsebük ve Prof. Dr. Türkel Minibaş gibi imzalarla desteklenen metinde özetle şunlar vurgulanıyor:
"Hierapolis-Kastabala antik kentine çimento fabrikası kurmak insanlığın ortak kültürel mirasını yok etmektir.
Fabrikanın yapılacağı yöre Ceyhan Nehri'nin suladığı tarım arazisidir; ve bir kuş cenneti barındıran doğal sit alanıdır.
Çimento fabrikası yalnızca bir arkeolojik kenti yok etmeyecek, doğaya ve insana geri dönüşümü mümkün olmayan zararlar verecek, tarımsal tahribata da neden olacaktır.
Çoğunluğu vasıfsız olan yöre halkı da köyünde kurulan fabrikada istihdam edilemeyecektir. Tarım arazilerinin de çoraklaşmasıyla köylü daha da yoksullaşacaktır..."

Ders verici makale

Kastabala için başlattığı duyarlılık dalgası giderek yaygınlaşan Prof. Halet Çambel, kazı yardımcısı Doç. Dr. Murat Akman'la birlikte Arkeoloji ve Sanat dergisinin Ağustos-2008 sayısında bir de makale yayımladı.
Kastabala'nın tarih öncesinden antik dönemlere uygarlık ve kültür değerlerini "ders verircesine" anlatan makalede, bu eşsiz zenginliği umursamayan fabrika projesi için de şu bilgilere yer veriliyor:
"Kesmeburun Köyü'ndeki 522.501, 50 m2'lik hazine arazisinde Universal Çimento Sanayi AŞtarafından Osmaniye Entegre Çimento Fabrikası kurulmak istenmektedir. Fabrikanın yapılacağı alan üzerinde yapılan yüzey araştırmalarında, MÖ 1. ve MS 4-5 yy'a tarihlenen büyük binalara ait temel ve duvar kalıntıları, kaya mezarları, kayaların işlenmesi ile oluşmuş izlere rastlanmış ve alanın arkeolojik dolgu niteliği saptanmıştır..."
Bakalım tarihimizi ve doğamızı korumaktan başka bir amacı olmayan bu "bilge haykırış"lar karşısında hem "çevreci", hem de "muhafazakar" Başbakan'ın hükümeti ne karar verecek?

OKTAY AKBAL'IN YAZISI

20.03.2008 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi ve http://www.osmaniyearkeolojikmiras.com/oktayakbal.html adresinden alınmıştır

EVET / HAYIR
Tarihe Saygısızlık...
Bir düşmanlıktır gidiyor.
Tarihe, sanata, değere, güzelliğe, kalıcılığa, bilime...
Bilgiden uzak bir toplum yaratılmak isteniyor! Kopmak uygarlıktan, çağdaşlıktan... İlkel, çirkin ne varsa hepsini gündeme getirmek, sevdirmeye çalışmak, bir bir yıkmak, bozmak...
Topraklarımız satılıyor.. yabancı şirketlere, kişilere! Ormanmış, antikmiş, tarihmiş vız geliyor. Eski bir kültür bakanının sözlerini anımsıyorum: " Bu topraklardaki bütün gavur yıkıntılarını alıp götürsünler ..."
Ülke bir satılık mala döndü. Altı yıldır " babalar gibi " satılıyor her şeyimiz!.. Ormanlar sökülüp atılıyor, kazılarla en önemli anıtlar yok ediliyor, yerlerine yabancı şirketlerin kurduğu işletmeler, koca koca beton yapılar, bilmem neler yerleştiriliyor.
Oktay Ekinci' nin yazılarını izleyenler bütün bunları bilir. Ama yetki sahiplerine bütün bu uyarılar vız gelmekte.. Bir orayı bir burayı, derken akla hayale gelmez yerler, sömürgen para babaları tarafından kıyılmakta...
***
Yüzde 65 yabancı sermayeli Universal Çimento AŞ adlı bir ortaklık, Osmaniye'deki Kastabala kentinin antik mezarlığının bulunduğu Kesmeburun Tepesi'nde bir çimento fabrikası kurmaya başlamış.. Bu en yeni yıkım örneği...
***
Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu böyle bir olaya bilmem nasıl seyirci kalıyor? Kastabala Kalesi, surları ve beş bin kişilik antik tiyatrosu, kazma kürek darbeleriyle acımasızca yok edilmekte... Böyle bir vahşete kimse karşı çıkmayacak mı?..
Elli yıldır Karatepe'de bin bir zorluğu alt ederek bilim dünyasına büyük eserler kazandıran Prof. Dr. Halet Çambel, bu haksız ve çirkin duruma tek başına karşı çıkıyor. İlerlemiş yaşına karşın bir çeşit savaşıma girişiyor. Bir ömür vermiş bu topraklarda yatan, yaşayan, yaşaması gereken eski ama eskimeyen değerleri, güzellikleri korumak için...
***
Osmaniye'nin milletvekilleri, en başta da Osmaniye milletvekili MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli böyle bir vahşet olayını duymamış mı, diye sormak istiyorum. Sayın Çambel'in bin yıllık bir güzelliği, bir tarihsel değeri korumak savaşımına bir Osmaniyeli olarak nasıl seyirci kalabilir, diye düşünüyorum. AKP'li kafa, yurt güzelliklerini hiçe sayabilir, ama hiç değilse Osmaniye'nin milletvekili olarak duruma karışması gerekmez mi?
***
Prof. Halet Çambel'i tanıtmaya gerek yok. Ama bilgisizliğin, görgüsüzlüğün günden güne yaygınlaştırıldığı bir toplumda hepimizin görevi, betonlaşma, ona buna satma, çirkinleştirme girişimlerine karşı çıkmaktır.
Sevgili Halet Çambel, genç yaşından bu yana Karatepe'yi ve çevresini bir uygarlık kenti yapmayı başardı. Bilim, sanat, kültür, tarih adına ona teşekkür borcumuz var. Ama bu yaşta, onu kabalığa, çirkinliğe, kazanç hırsına karşı savaşırken görmek... Ve yalnız bırakmak...
Güzellikleri savunmak, korumak hepimizin görevi olmamalı mı?.. Halet Çambel'in ve onun gibi yürekli uygarlık öncülerimizin yanında yer almamalı mı?..