16 Temmuz 2008 Çarşamba

OSMANİYE’DE HALKI BİLGİLENDİRME PANELİ YAPILDI



OSMANİYE’DE HALKI BİLGİLENDİRME PANELİ YAPILDI


21 Haziran 2008 Cumartesi günü Osmaniye merkezindeki A. Şekip Ersoy Konferans Salonunda Osmaniye Belediyesi’nin katkıları ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ev sahipliğinde ile bir halkı bilgilendirme paneli yapıldı.


Panel’de konuşmacı olarak Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Doğu Akdeniz Çevrecileri yeni sekreteri Prof. Dr. Figen DORAN ve emekli Ekoloji uzmanı Prof. Dr. Bilgin Derin konuşmacı olarak davet edildiler. Antalya’dan katılacak olan Prof. Dr. Derin, özür dileyerek aşırı sıcaklara bağlı sağlık sorunları nedeniyle panele son anda katılamayacağını ve kendisini Antalya’da üniversiteden arkadaşı olan arkadaşı Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Umur GÜRSOY’dan konuşmacı olmasını rica ettiğini bildirince ikinci konuşmacımız Dr. Gürsoy oldu.


Panel’e ildeki tüm yöneticiler, tüm parti temsilcileri, sivil toplum ve demokratik kitle örgütleri, köy muhtarları ve yurttaşlar davet edildi. Yaklaşık 100 kişiden fazla nitelikli bir dinleyici kitlesince izlenen panel sonunda konuşmacılara pek çok soru soruldu ve il yöneticilerinin neden böyle bir yanlışa evet dedikleri merak edildi.


Aşağıda panel ile ilgili yerel basında çıkan haber ve yorumları bulacaksınız.

"YABANCI FİRMALAR KENDİ ÜLKELERİNDE İZİN VERİLMEYEN YATIRIMLARI BURADA YAPIYOR"

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Doğu Akdeniz Çevrecileri (Daçe) Ortak Sekreteri Prof. Dr. Figen Doran, Yabancıların Kendi Ülkelerinde Yasak Olan Çimento Fabrikası Gibi Yatırımları Türkiye'de Yapmaya Çalışmalarına Nasıl Müsaade Edildiğine Bir Anlam Veremediğini Söyledi.

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Doğu Akdeniz Çevrecileri (DAÇE) Ortak Sekreteri Prof. Dr. Figen Doran, yabancıların kendi ülkelerinde yasak olan çimento fabrikası gibi yatırımları Türkiye'de yapmaya çalışmalarına nasıl müsaade edildiğine bir anlam veremediğini söyledi.
Osmaniye Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği tarafından Ahmet Şekip Ersoy Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Şehrin Çevre Sorunları" konulu panelde konuşan Doran, Antik Kent Kasatabala'ya kurulacak çimento fabrikasının yüzde 65'inin yabancılara ait olduğunu ve fabrikanın Antik Kente, kuş cenneti ile çevre halkına vereceği zararları kaydetti.
Türkiye'nin neresinde sıkıntılı bir yatırım varsa yabancılara ait olduğunu belirten Prof. Dr. Figen Doran "Bu tip yatırımlarda da diğerlerinde olduğu gibi en büyük kandırmaca vatandaşa iş sağlanacağı yönünde verilen sözlerdir. Bu gün yabancı ülkelere baktığınızda bu tip yatırımların yasak olduğunu görürsünüz. Bunlar bir de gelişmiş ülke diyorlar. Bunlar sözde gelişmiş ülkedir. Gelişmiş ülke bizim ülkemizdeki Mehmet ile kendi ülkesindeki Hans'ı denk tutan ülkedir. İnsana insan gibi davranan ülkedir. Bir varil petrol için binlerce insanı Irak'ta yakmayan ülkedir. Bunlar kendi ülkelerinde çimento fabrikası yasak olduğu için kuramıyorlar. Bizim gibi gelişmekte olan, sermaye yatırımı isteyen ülkelere yönleniyorlar. Biz bu toprakları sadece dedelerimizden devralmadık. Buralarda 5 bin yıllık bir mazi var. Bu maziyi biz gelecek kuşaklara şerefimizle aktarmak zorundayız. Çimento fabrikasına neden karşı çıkıyoruz, Çünkü havayı kirletecek, soluduğunuz hava size fark etmeyeceğiniz şekilde zarar verecek." dedi.
Ekoloji Uzmanı Prof. Dr. Bilgin Derin'in rahatsızlığından dolayı panele katılamaması üzerine yerine gelen Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Umur Gürsoy da çarpıcı açıklamalarda bulundu. Gürsoy, çimento fabrikasının ÇET raporunda "Proje alanının yakın çevresinde arkeolojik miras bulunmamaktadır" şeklinde madde olmasına rağmen buna nasıl imza attıklarına bir anlam veremediğini söyledi.
Fabrikanın bize getirecekleri ve bizden götürecekleri hakkında iyi düşünmeliyiz" diyen Gürsoy, "Bu tip fabrikalar kurulurken her şeyden önce halkın olurunun alınması şarttır. Bir işte isabetli bir karar vermeniz için halkın görüşleri almak zorundasınız. İsabetli bir karar vermek için vatandaşları yapılacak yatırım için doğru olarak bilgilendirmek zorundasınız. Yoksa kurulacak bir fabrikanın kapalı kapılar arasında şekillenmesi başarısızlığa uğramış bir seçenektir.
"Her şey yasalara uygun olabilir." diyen Gürsoy, "Her yasal şey, hak değildir. Fabrikanın toplumsal zararları daha fazladır. En az 5 bin yıllık geçmişi olan Kasatabala Antik Kentin tamamen kaybedilmesi, oradan gelecek mali ve turistik kayıplar, yeraltı suyunun kirlenmesi, yük taşımacılığının getireceği fosil yakıttan gelen zararlar, trafik kazaları, bölgede yetişen ürünlerin satışlarında düşüş, fabrika bacalarından çıkan gazın insan, hayvan, bitkisel ürünlere zararları, tarımsal kayıplar gibi daha birçok zararları söz konusu olacaktır." diye konuştu.
(Cihan Haber Ajansı) 24.06.2008 11:31 [1415040]
Kaynak: http://www.haberler.com/yabanci-firmalar-kendi-ulkelerinde-izin-verilmeyen-haberi/

ÇEVRE SORUNLARI
2008-06-20
Özellikle yaz mevsimlerinde çevre ile ilgili sorunlar çoğunlukla gündeme getirilir. Kış aylarında sanki çevrenin o kadar sorunu yokmuş gibi, Çevreci kuruluşlar Yaz aylarında çeşitli etkinliklerini artırırlar.Doğrudur çoğunlukla yaz aylarında piknik alanları, mevsim normallerinin üzerindeki sıcaklıklar nedeniyle kirlilik oranlarında artışlar görmekteyiz.Osmaniye’de bugün saat: 14.00’de bir panel düzenlenecek. Ahmet Şekip Ersoy Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan panelin konusu; “Osmaniye’nin Çevre Sorunları” olarak belirlenmiş. Panelde; Ç.Ü. Tıp Fakültesi Dekanı Dr. Figen Doran ile Emekli Ekoloji Profesörü Dr. Bilgin Derin konuşmacı olarak katılacaklar. Konuşmacıların kentteki çevresel durumlarla ilgili tespitlerin yanında birçok sorunu masaya yatıracakları bekleniyor. Gönüllü Çevreciler bu sıcak günlerde harıl harıl koşuşturarak davetiye dağıtıyorlar. Köylere kadar davetiye dağıtıldığını biliyorum. Bakalım Osmaniye’nin çevre sorunlarına kimler, hangi ölçüde ve nasıl duyarlılık gösterecekler bugün saat: 14.00’deki panele katılım sayısı ile ilk sınavın durumu hakkında bilgi sahibi olacağız.Çevre sorunları ile ilgili toplantılar veya değişik etkinliklerde katılımların yoğun olması sevindirir insanı. Ancak, katılımların azlığı da çevreye duyarsızlıkları ortaya koyduğu gibi temizleyenler değil de kirletenlerin çoğunlukta olduğunu anlamak için bir tahmin yürütmek sanırım yanlış olmaz diye düşünüyorum.Çevre Haftası nedeniyle öğrencilerin kent içerisindeki bazı caddelerdeki yürüyüşlerini anımsıyorum. Ellerindeki döviz ve pankartları okuyan esnafı gözlemliyorum. Öğrenciler çevreye duyarlılık ve temizlik üzerine ellerinde yazıları taşıyıp izleyenlere oturmak istediği sırada bir esnafın kaldırım kenarına çöp dökmesi, yola tükürmesi, sigara izmaritini atması ne kadar yakışıksız bir durum değil mi?Bugün ve yarınki tatil nedeniyle bir çok vatandaşımız piknik alanlarını dolduracaklardır. Kaç kişinin piknik dönüşü oturdukları yeri temizlediğini görüyorsunuz. Tatil günlerinde pikniğe gidenlerin geri dönüşlerinde oturdukları yeri temizlemeyenlerden, evlerinde de aynı kirliğin yaşandığını düşünürsem hatalı tahmin etmiş olmam sanırım.Çevre temizliği başta insan olmak üzere tüm canlıların sağlığı için önem taşırken, canınızı ve sevdiklerinizi düşünüyorsanız çevremizi temiz tutalım ve temizliğine önem verelim. Saygılarımla…
Kaynak: http://www.osmaniyeliler.com/index.php?mode=detay&index_id=499

Yabancı firmalar kendi ülkelerinde izin verilmeyen yatırımları burada yapıyor
24 Haziran 2008
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Doğu Akdeniz Çevrecileri (DAÇE) Ortak Sekreteri Prof. Dr. Figen Doran, yabancıların kendi ülkelerinde yasak olan çimento fabrikası gibi yatırımları Türkiye'de yapmaya çalışmalarına nasıl müsaade edildiğine bir anlam veremediğini söyledi.
Osmaniye Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği tarafından Ahmet Şekip Ersoy Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Şehrin Çevre Sorunları" konulu panelde konuşan Doran, Antik Kent Kasatabala'ya kurulacak çimento fabrikasının yüzde 65'inin yabancılara ait olduğunu ve fabrikanın Antik Kente, kuş cenneti ile çevre halkına vereceği zararları kaydetti.
Türkiye'nin neresinde sıkıntılı bir yatırım varsa yabancılara ait olduğunu belirten Prof. Dr. Figen Doran "Bu tip yatırımlarda da diğerlerinde olduğu gibi en büyük kandırmaca vatandaşa iş sağlanacağı yönünde verilen sözlerdir. Bu gün yabancı ülkelere baktığınızda bu tip yatırımların yasak olduğunu görürsünüz. Bunlar bir de gelişmiş ülke diyorlar. Bunlar sözde gelişmiş ülkedir. Gelişmiş ülke bizim ülkemizdeki Mehmet ile kendi ülkesindeki Hans'ı denk tutan ülkedir. İnsana insan gibi davranan ülkedir. Bir varil petrol için binlerce insanı Irak'ta yakmayan ülkedir. Bunlar kendi ülkelerinde çimento fabrikası yasak olduğu için kuramıyorlar. Bizim gibi gelişmekte olan, sermaye yatırımı isteyen ülkelere yönleniyorlar. Biz bu toprakları sadece dedelerimizden devralmadık. Buralarda 5 bin yıllık bir mazi var. Bu maziyi biz gelecek kuşaklara şerefimizle aktarmak zorundayız. Çimento fabrikasına neden karşı çıkıyoruz, Çünkü havayı kirletecek, soluduğunuz hava size fark etmeyeceğiniz şekilde zarar verecek." dedi.
Ekoloji Uzmanı Prof. Dr. Bilgin Derin'in rahatsızlığından dolayı panele katılamaması üzerine yerine gelen Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Umur Gürsoy da çarpıcı açıklamalarda bulundu. Gürsoy, çimento fabrikasının ÇET raporunda "Proje alanının yakın çevresinde arkeolojik miras bulunmamaktadır" şeklinde madde olmasına rağmen buna nasıl imza attıklarına bir anlam veremediğini söyledi.
Fabrikanın bize getirecekleri ve bizden götürecekleri hakkında iyi düşünmeliyiz" diyen Gürsoy, "Bu tip fabrikalar kurulurken her şeyden önce halkın olurunun alınması şarttır. Bir işte isabetli bir karar vermeniz için halkın görüşleri almak zorundasınız. İsabetli bir karar vermek için vatandaşları yapılacak yatırım için doğru olarak bilgilendirmek zorundasınız. Yoksa kurulacak bir fabrikanın kapalı kapılar arasında şekillenmesi başarısızlığa uğramış bir seçenektir.
"Her şey yasalara uygun olabilir." diyen Gürsoy, "Her yasal şey, hak değildir. Fabrikanın toplumsal zararları daha fazladır. En az 5 bin yıllık geçmişi olan Kasatabala Antik Kentin tamamen kaybedilmesi, oradan gelecek mali ve turistik kayıplar, yeraltı suyunun kirlenmesi, yük taşımacılığının getireceği fosil yakıttan gelen zararlar, trafik kazaları, bölgede yetişen ürünlerin satışlarında düşüş, fabrika bacalarından çıkan gazın insan, hayvan, bitkisel ürünlere zararları, tarımsal kayıplar gibi daha birçok zararları söz konusu olacaktır." diye konuştu.
Kaynak: http://www.haberosmaniye.com/yazi/yabanci-firmalar-kendi-ulkelerinde-izin-verilmeyen-yatirimlari-burada-yapiyor

CENGİZ BEKTAŞ'IN YAZISI

10 Mart 2008 tarihli Evrensel gazetesi'ne mücadelemize deztek çıkan bir yazı yazan Mimar, şair ve bilim insanı Cengiz Bektaş'ın yazısını yayımlıyoruz:

10/03/2008

YAŞAMA KÜLTÜRÜ

Cengiz Bektaş
bektas_cengiz@hotmail.com

En alt düzeye çekmeye çalışıyorlar...Bugün 8 Mart (2008). Dün Almanya'dan aradı bir okuyucum. Kızı: "Türkiye'de büyük belediyeler futbola yaptıklarınca (ya da yapacaklarına) kültüre neden yatırım yapmıyorlar? Telefon aç, söyle Cengiz Bektaş'a, bu konuya değinsin.

"Yerel yönetimlere duyurulur.
Bizi ortaçağa geri götürmeye çalışanlara duyurulur.
Sanmayın ki bizi geri götürebileceklerini bir olasılık olarak düşünüyorum.
Geleceğin onları yeneceğinden en küçük bir kuşkum yok.
Bunlar mı Anadolu çocuğu, bunlar mı Müslüman?
Bize verem mikrobu verdiler... Sanıyorlar ki bizi yeniden, kanımızı emecekleri "hasta adam" durumuna getirecekler... Oysa aslında bize bir aşı yapmış gibi oldular. Bedenimiz bu mikroplarla savaşımı öğrenecek böylece... Daha güçlü çıkacağız bu durumdan...
Kendimize, ülkemize inanç içinde büyüdük biz. Babamızın on dokuzuncu yüzyılından yirmi birinci yüzyıla aydınlanma, ilerleme, devrim inancıyla geldik. Tüm iyilikleri, hepimiz, ayrı gayrı düşünmeden herkes için düşünerek, isteyerek...
Çağ gerisini özleyenler geçmişle ilgili neyi biliyorlar da özlüyorlar?
Ama biliyor musunuz en çok kimlere üzülüyorum? Cumhuriyetten her şeyi alıp da ona hiçbir şey vermeyenlere...
Kim bunlar?
Evet, alıp da vermeyenler...
Yalnızca kendilerini düşünenler... Topluma karşı, insanların daha iyi, daha ileri yaşama koşullarına kavuşmaları için en küçük bir sorumluluk duymayanlar...
Yurdumuz en büyük acıları yaşarken hâlâ "ben benci" olabilenler...
Almanya'dan seslenen okuyucumun dediği gibi, yerel yönetimler, bizim paralarımızla neden futbola yatırım yaparlar da kültüre, küçücük ülkeler ölçüsünce bile yatırım yapmazlar? TV'lerle, renkli basınla en düşük düzeyden eğlenceye (?), yarışmaya (dilenmeye) açık saçıklığa alıştırmaya çalışanlar neden yapıyorlar bunu? Bilincimizi körletmeye neden uğraşıyorlar? Böylece sömürüye açık duruma getirmek, öylece de tutmak istemiyorlar mı bizi? Osmanlının son günlerinde olduğu gibi iliğimizi sömürmüyorlar mı yeniden? Buna göz yumup oturacak mıyız? Her şeyimize apaçık el koyanlara karşı elimiz kolumuz bağlı mı kalacak?
***
Kendi ülkelerinde, tarım alanları kirlenmesin diye çimento üretme yerlerini kapattıranlar, ülkemizdeki üretim yerlerini (fabrikaları) ele geçirip kendileri için üretim yaptırırlarken, bize gerekli olan, yurdumuzda üretilen çimentoyu bile onların malıymış gibi bize satıyorlar... Bunlar tarımca değerli birçok yerimizde olduğu gibi, şimdi de "Hierapolis Kastabala" kutsal kenti alanına bir çimento üretim yeri kurmak için tüm izinleri almışlar. Yüzde 65'i yabancıların olan bu kuruluşun önünde, işe girişmek için hemen hemen hiçbir engel kalmamış. Bu girişimi önlemek için 92 yaşına karşın, yiğit bilim kadınımız Prof. Dr. Halet Çambel, Osmaniye'de savaş veriyor. Buradan öneriyorum Osmaniyeli mimarlara, Adanalı mimarlara; Mimarlar Odası örgütlesin, hep birlikte Halet Çambel'e gidelim. Gücümüzü, sesimizi onunkine katalım... En kısa sürede Kastabala'da, neredeyse olduğu gibi duran 5 bin kişilik tiyatrosunda bir bildiri yazıp duyuralım bilinçsizlere, sağır sultanlara, sömürgenlere, onlardan paylananlara: Halet Çambel yalnız değildir! Emekçi Kadınlar Günü bütün kadınlara kutlu olsun!
Kaynak: http://www.evrensel.net/arsiv.php

Prof. Dr. Bilgin Derin'in yazısı

Ekoloji Profesörü Dr. Bilgin Derin'in 20 Haziran 2008 tarihli Evrensel Gazetesinde yayımlanan yazısını kendisinin izni ile yayımlıyoruz

Akdeniz’in Efes’i Kastabala Ören Yerine Çimento Fabrikası Kuruluyor.
OSMANİYE’YE NE KASTINIZ VAR?

Prof. Dr. Bilgin Derin, İnsan Ekolojisi Uzmanı

“Kendinden uzakta işlenmiş suçlara yanıp yakılan ama, bizzat kendi mahallesindeki suçlulara övgüler düzen bir adamı nasıl ciddiye alabilirim.”
Paul Feyerabend

Çok kısa bir tanımlama ile ekoloji canlılarla ve çevre ilişkisini inceleyen bilim demektir. Haydi Osmaniye Kesmeburun köyü bitişiğine, Kastabala Ören yeri ve Antik kenti harabeleri içine yapılması istenen Üniversal Çimento Fabrikası ile başta insan olmak üzere canlılar arasındaki ilişkilerini inceleyelim:

Bir İngiliz canlısı olan Lord Curzon’un, Lozan toplantılarında İngiltere’nin isteklerini kabul etmeyen İsmet Paşa’ya “Bugün bu red ettiklerinizi cebimize koyuyorum. Yarın geleceksiniz, yardım isteyeceksiniz. O zaman bu cebime koyduklarımdan her birini teker teker çıkarıp vereceğim size.” demesinden yaklaşık 85 yıl sonra Türkiye toprakları içindeki ilimiz Osmaniye’ye bir çimento fabrikası yapmak suretiyle 160 milyon dolar yatırımla yılda 106 milyon dolar kâr ederek 100 yıl sürecek fabrika ömründe bir koyup 66 kazanacak. Bu sömürge işini bölgemizin kültürel ve içinde insanımızın da olduğu doğal varlıklarını yok ederek yaparken; güya İngiliz sermaye anlaşılmasın ve Türk yasalarına uyulsun diye kârın % 35’ini de bir Türk ortağa verecekler. Türk canlısı ortak Mete Bülgün’ün adını internet teknolojisi ile araştırınca da karşımıza bir zamanların Galata Köprüsü’nü satan Sülün Osman’ı aratmayan kötü bir ticari sicil çıkıyor (bkz. http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2001/03/28/guncel/guncelprn2.html). Dağı taşı dinleyip suçlu avına çıkan devletimizin çimento fabrikamızın İngiliz ve Türk ortağını internet üzerinden bile araştırmaması ise ilginçlik üstü.

Peki bu işten iki ortak ve onların şirket yönetimlerini oluşturan 10-15 kişi dışında kalan canlılarının, örneğin Osmaniye’lilerin (en çok da adı geçen üç köyün) ve ülkemizin yararı ve kârı ne oluyor? Dürüst ve bu işten çıkarı olmayan bilim adamları bunun için vardırlar. İşte böyle bir bilim heyetince hazırlanan örnek bir fayda-maliyet araştırmasında; ne tesadüf Osmaniye’nin Adapazarılı adaşı İkizce-Osmaniye bölgesine yapılacak ve üretim kapasitesi bizimkine çok yakın (yıllık üretim kapasitesi bizimkinin yılda 2 milyon ton çimento, 1,5 milyon ton ham çimento (klinker); onların ki ise 2,4 milyon ton çimento ve 2 milyon ton klinker) olan bir çimento fabrikasının en iyimser senaryolarla sadece 20 yıllık kâr ve zarar karşılaştırmasına göre bölgeye faydasının dört katı zararı (maliyeti) olmaktadır. (bkz. http://kastabala80.blogspot.com/2008/06/adapazarnda-kurulacak-imento-fabrikas.html. Fabrikanın Çevre Bakanlığı’nca onaylanmış ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporuna göre fabrikanın günde üç vardiya çalışacağı ve yıllık kârının 106 milyon dolar olacağı söylenmektedir. Ancak uygulamada hiçbir zaman fabrikaların üç vardiya çalıştığı görülmemektedir. Bu durumda fabrikanın yıllık geliri 35,3 milyon dolar olur. Devlet bütçesine vergi indirimleri, ilk beş yıl teşvikler vb sonrasında % 20 kurumlar vergisi ile yaklaşık yılda 7.1 dolar girebilir. Ortaklarına söz konusu kârın tamamını dağıtırsa % 20 stopaj ve % 18 KDV gelirleri ile en üst fayda miktarı 21 milyon dolar olabilir. Buna işçi ücretleri ve buradan yaratılacak katma değer v.b. eklenerek 40-50 milyon dolarlık bir faydaya ulaşılır. Ancak yukarıdaki çevre maliyeti analizinde de görüleceği gibi fabrika bu faydanın 4 katı daha fazla bir maliyete (zarara) yol açmaktadır.

Oysa, 2005 yılı istatistiklerine göre Efes Antik kenti ve müzesini 363 bin kişi gezmiştir. 2008 fiatları ile bir kişi 12 YTL (ören yeri ve müze) giriş ücreti ödemektedir (bkz. http://www.arkitera.com/v1/haberler/2005/01/29/topkapi2.htm). Yılda sadece ören yerinin doğrudan devlet bütçesine giden geliri 4,4 milyon YTL’dir. Akdeniz’in Efes’i kapasitesindeki Kastabala’sı da yapılacak kazılar sonucunda sağlayacağı temiz faydası (çevre maliyeti yaratmayan) sadece müze ücretleri üzerinden bu kadardır. Yörede hizmet sektörü, el sanatları ve çevresindeki Haruniye kaplıcaları gibi günlük yedi bin banyo kapasitesindeki çevre turizm olanakları ve yayla turizmi canlanması ile Osmaniye ve çevresine, çimento fabrikasının getireceği söylenen yararla yarışacak miktarda yarar; hem bir kişinin ya da şirket ortaklarının cebine değil, çiftçisinden kilim dokuyan sanatkarına; lokantacısından dolmuş şöförüne kadar yöre insanına ve ülkemize daha eşitlikçi dağılan bir fayda sağlayacak; hem de bu toprakların ürettiği malların satılması sonucu elde edilen kazanç İngilizlere değil bu ülkenin ve Çukurova’nın kara yağız mert insanlarını cebine gidecektir.

Geriye şu soruların yanıtlarını aramak kalmaktadır?

Bu durumdan Osmaniye’nin yetiştirdiği milliyetçi devlet büyüğünün haberi var mıdır?

Karatepe Milli Parkı ve ormanlarını, Kastabala ören yerini, Kırmıtlı Kuş Cenneti’ni, İskenderun içme suyunu ve en çok Bahçe, Kazmaca ve Kesmeburun köylerini kirletecek bu İngiliz yatırımına İngiliz Prensi Philip’in başkanı olduğu Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) tepkisi nedir?

Osmaniye Kastabala Çimento Fabrikası bu kadar yararlı idi de “Fabrikanın kurulma yerini protesto etmek için ören yerinde yapılmak istenen uçurtma şenliğine gelenler” jandarma ve İl Kültür Müdürlüğü’nce neden engellendi?

ÇED raporunu onaylayan İl Çevre ve Kültür ve Sağlık Müdürleri, ören yerine ve köy yerleşiminin içine birinci sınıf kirletici fabrika yapılmasına izin vermenin suç olduğunu bilmiyorlar mı?
Ya rüzgar? Fabrikanın güney-batı yönünden yıl boyu en çok esen (hâkim) rüzgarı nereye esiyor? Kesmeburun ve Kazmaca’lı solgun bir halk çocukları ilköğretim okulunun akciğerine mi yoksa?

16 YENİ ÇİMENTO FABRİKASI

TÜRKİYE’YE 16 YENİ ÇİMENTO FABRİKASI YAPILMAK İSTENİYOR
Türkiye Çimento Üreticileri (Mühtahsilleri) Birliği (http://www.tcma.org.tr) 2007 yılı verilerine göre halen ülkemizde toplam 51 çimento fabrikası bulunuyor. Bu fabrikalarda toplam 9683 kişi mühendis, teknisyen, düz işçi, memur vb olarak çalışıyor. Bu sayının 2680’i düz (kalifiye olmayan) işçi. Fabrika başına düşen 190 çalışanın sadece 53 adet düz işçi çalıştırmaktadır.
Son yıllarda Türkiye çimento fabrikası cenneti olmak üzeredir. Ekmeğini taştan çıkaranlar çoğalmıştır, fakat ne hikmetse bunların çoğu yabancı sermayeli girişimlerdir. Bunu en temel nedeni yabancıların kendi ülkelerinde çimento fabrikası kurmanın ve işletmeni önündeki insan ve çevre sağlğı engellerinin çok olmasıdır. Ülkemiz ise insan ve çevre sağlığını düşünen olmadığı için bi kirli teknoloji cennetidir.
İşte sizlere son birkaç yılda Türkiye’nin çeşitli yörelerine yapılmak istenen ve sayıları tam 16 adedi bulan Çimento fabrikalarının şehir, ilçe ve köy adları ve sayıları:
Şehir Adı İlçe Köy

1. Osmaniye Merkez Kesmeburun
2. Kahramanmaraş Pazarcı Narlı
3. Bursa Yenişehir Burcun
4. Muğla Fethiye Üzümlü
5. Balıkesir Bandırma Edincik
6. Balıkesir Gönen Babayaka
7. Mersin Merkez Esenli
8. Adapazarı İkizce Osmaniye
9. Bilecik Merkez Taşçılar
10. Uşak Merkez Güre
11. Kırklareli Vize Çakıllı
12. Kırklareli Vize Evrencik (yapımı sürüyor)
13. Muğla Yatağan Destin
14. Manisa Sancaklı Bozköy
15. Balıkesir Karacabey Şahinköy
16. Bitlis Merkez Rahova (20 Haziran 2008’de üretime geçti)